-
1 бәйле булу
bağlı olmak -
2 afhangen van
bağlı olmak [-ur] v -
3 bound up with
bağlı olmak, ilgili olmak -
4 sit under
bağlı olmak, öğrencisi olmak -
5 bound up with
bağlı olmak, ilgili olmak -
6 sit under
bağlı olmak, öğrencisi olmak -
7 ankommen
bağlı olmakulaşmakvarmak -
8 unterliegen
bağlı olmak (yükümlü)yenilmek -
9 verichten
bağlı olmakdoğrultmakdüzeltmekhazırlamakuymakyöneltmek -
10 зависеть
bağımlı olmak; bağlı olmak; elinde olmak* * *он ни от кого́ не зави́сит — kimseye bağımlı değildir
2) bağlı olmakвсе зави́сит от обстоя́тельств — herşey hal ve şartlara bağlı
3) elinde olmakпо не зави́сящим от нас причи́нам — elimizde olmayan nedenlerle
я сде́лал всё, что от меня́ зави́село — elimden gelen herşeyi yaptım
-
11 depend
v. bağlı olmak, tabi olmak, güvenmek* * *bağlı ol* * *[di'pend]( with on)1) (to rely on: You can't depend on his arriving on time.) güvenmek2) (to rely on receiving necessary (financial) support from: The school depends for its survival on money from the Church.) bağımlı olmak, muhtaç olmak3) ((of a future happening etc) to be decided by: Our success depends on everyone working hard.)...-e bağlı olmak•- dependant
- dependent
- it/that depends, it all depends -
12 tenir
Iv t1 à la main elinde tutmak2 maintenir tutmak, saklamak3 diriger iş tutmak, işletmek4 dire söylemek, demek5 tutmak6 tutmak7 apprendre de almak, sağlamak8 tiens ! / tenez ! buyrun !◊Tiens, voici ton courrier. — Buyur, işte mektupların.
IIv i1 aimer bağlı olmak◊Il tient beaucoup à elle. — Oğlan kıza çok bağlı.
2 vouloir çok istemek3 benzemek4 se maintenir kalmak5 résister dayanmak◊La tente n'a pas tenu pendant la tempête. — Çadır fırtınaya dayanamadı.
6 dans un espace clos sığmak7 être tenu à qqch -(y)e bağlı olmak8 être tenu de faire qqch -zorunda olmak9 tiens ! işte ! -
13 dépendre
v i1 bağlı olmak◊Cela dépendra du temps. — Bu havaya bağlı.
♦ ça dépend belli olmaz2 appartenir bir bütünün parçası◊Ce terrain dépend de la commune. — Bu arsa beldeye bağlıdır.
3 bağlı olmak -
14 lier
v t1 bağlamak2 bağlı olmak3 unir yakınlaştırmak◊Cette mésaventure les a liés. — Bu aksilik onları yakınlaştırdı.
♦ être lié avec qqn birine bağlı olmak4 faire le lien bağlamak -
15 zusammenhängen
zusammen|hängenI vi1) ( Gegenstände) yan yana asılı olmak2) ( in Beziehung stehen) birbirine bağlı olmak, aralarında bağlantı olmak, bağlantılı olmak;das kann nicht damit \zusammenhängen bu ona bağlı olamaz, bunun onla bağlantısı olamazII vt yan yana asmak -
16 liegen
liegen <liegt, lag, gelegen> ['li:gən]vi haben o sein1) ( Person) yatmak;hart/weich \liegen sert/yumuşak yerde yatmak;im Bett \liegen yatakta yatmak;auf dem Rücken/auf dem Bauch \liegen sırtüstü/yüzükoyun yatmak2) ( sich befinden) olmak, bulunmak;das Buch liegt auf dem Tisch kitap masanın üstünde;wo liegt München? Münih nerede?;an der Elbe \liegen Elbe üzerinde bulunmak;das Zimmer liegt nach Süden oda güneye bakıyor;das liegt auf dem Weg bu yolun üstündedir;es lag kein Schnee yerde kar yoktu;das Essen liegt mir schwer im Magen yemek mideme oturdu;die Preise \liegen zwischen 50 und 70 Euro fiyatlar 50 ile 70 euro civarında oynuyor;die Betonung liegt auf der letzten Silbe vurgu, son hecededir;das lag nicht in meiner Absicht bu benim niyetim değildi3) ( interessieren)Englisch liegt mir nicht İngilizce beni çekmiyor, İngilizce'den hoşlanmam;es liegt mir viel/nichts daran bunun benim için çok/hiç önemi var/yok;mir liegt nichts an dem Geld ben parasında değilim4) ( abhängen) bağlı olmak (an/bei -e/-e);die Entscheidung liegt bei euch karar sizin elinizdedir;an wem liegt das? bu kime bağlı(dır) ?, bu kimin elindedir?;woran liegt es? bu, nereden ileri geliyor?, bu, neye bağlı(dır) ?;an mir soll's nicht \liegen buna ben engel olmayayım;die Schuld liegt bei dir kabahat sende;so wie die Dinge \liegen... durum öyle gösteriyor ki... -
17 ankommen
an|kommenbist du gut angekommen? sağ salim vardın mı?2) ( bei Bewerbungen) alınmak3) ( Anklang finden) tutulmak;bei jdm \ankommen ( fam) biri tarafından tutulmak;er kommt bei seinen Schülern gut an öğrencileri tarafından [o arasında] çok tutuluyorjdm mit etw \ankommen birine bir şeyle gelmek, bir şeyi birinin başına sarmak;komm bloß nicht wieder damit an! ( fam) yine [o gene] başlama ona!5) ( sich durchsetzen)gegen jdn \ankommen biriyle başa çıkmak1) ( wichtig sein) önemli olmak;es kommt mir nicht darauf an benim için önemli değil;es kommt d(a) rauf an, dass... önemli olan şey,...es kommt d(a) rauf an duruma bağlı;es kommt d(a) rauf an, ob...... olup olmamasına bağlıdır3) ( riskieren)es auf etw \ankommen lassen ( fam) riske girmek;es d(a) rauf \ankommen lassen işi oluruna bırakmak;lass es nicht d(a) rauf \ankommen! işi oluruna bırakma!;es auf einen Prozess \ankommen lassen mahkemelik olmak -
18 attaché
I1 lié bağlı [baː'ɫɯ]2 fermé bağlı [baː'ɫɯ]3 sentimentalement bağlı [baː'ɫɯ]IIn m f1 d'un service ataşe [ata'ʃe]2 attachée de presse basın ataşesi -
19 attachée
I1 lié bağlı [baː'ɫɯ]2 fermé bağlı [baː'ɫɯ]3 sentimentalement bağlı [baː'ɫɯ]IIn m f1 d'un service ataşe [ata'ʃe]2 attachée de presse basın ataşesi -
20 stehen
stehen ['ʃteːən] <stand, gestanden, h> v/i durmak; (sich befinden, sein) bulunmak, olmak; (aufrecht stehen) dik durmak; (auf den Füßen stehen) ayakta durmak;stehen bleiben durmak, durup kalmak; (stagnieren) duraklamak;das kann man so nicht stehen lassen bu böylece kabul edilemez;jemanden stehen lassen b-ni bırakıp gitmek;alles stehen und liegen lassen her şeyi bırakıp gitmek;sich (D) einen Bart stehen lassen sakal bırakmak;es steht ihr ona yakışıyor;wie (viel) steht es? durum kaç kaç?;hier steht, dass burada şöyle yazılı;wo steht das? kim demiş onu?;wie steht es mit …? -e ne dersin(iz)?, … (yap)alım mı?;das Programm steht program kesinleşti;fam stehen auf (A) -in meraklısı/hayranı olmak;gut (schlecht) mit jemandem stehen -in b-le arası iyi (kötü) olmak;unter Alkohol (Drogen) stehen alkol (uyuşturucu) etkisinde olmak;zu jemandem stehen b-ne bağlı olmak, b-ni desteklemek;zu seinem Versprechen stehen verdiği söze sadık olmak;wie stehst du dazu? bu konuda tavrın ne?
См. также в других словарях:
bağlı olmak — 1) tabi bulunmak Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak kanunla düzenlenir. Anayasa 2) tutulmak, tutkun olmak İhtiyarın Arslan Bey e bu kadar bağlı olması, Giray ı sık … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahtı bağlı olmak — 1) talihi kapalı olmak 2) kız için evlenecek istekli çıkmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli ayağı (veya eli kolu) bağlı olmak — çaresiz, istediğini yapamayacak bir durumda olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlı — sf. 1) Bir bağ ile tutturulmuş olan Günlerden beri bağlı duran demir, sert bir hırıltıyla denize daldı. Halikarnas Balıkçısı 2) Gerçekleşmesi bir şartı gerektiren, vabeste Ekinlerin gürleşmesi yağmura bağlıdır, Sevincimiz üzüntümüz / Hep sana… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü bağlı olmak — 1) bağlanmak, tutulmak 2) büyülenmiş bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
pamuk ipliğiyle bağlı olmak — pamuk ipliğiyle bağlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bağlı kalmak — uymak, tabi olmak Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma ant içerim. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü bağlı — sf. 1) Aymaz 2) zf. Sorup soruşturmaksızın, bakıp anlamadan ... tereddüde düşmeksizin hemen bu çağrıya koşacaktı ve belki de bu yaratığın ileri süreceği daha başka şartları da gözü bağlı kabul edecekti. Y. K. Karaosmanoğlu Atasözü, Deyim ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
salik olmak — 1) aşırı bağlı olmak Güreşe merak sardı. Bir dine salik olanların fanatizmi ile güreş âşığı kesildi. H. Taner 2) yola girmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tabi olmak — birinin kontrolü altına girmek, bir şeye veya bir kimseye bağlı olmak Kooperatifler, devletin her türlü kontrol ve denetimine tabi olup siyasetle uğraşmaz... Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
merbut olmak — bağlı bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük